Bizi kandırmaya kalkmayın çünkü tavşan bayırı aştı ve koptu gidiyor.
Çalışanın emeklinin yokluk çektiği bir ülkede, Narin olayını medyanın bunu kullandığını, zanlı üç kişinin adeta yargı ile çelik çomak oynadığını,ardından 6 yaşındaki Şirin'in katledilmesi, derin yoksulluğun ve devlet zaafiyeti sonucu aynı odada ölen 5 çocuğun hazin öyküsü ile yaşamak zorunda kalıyoruz.
1960'ların sonunda Ayla isimli bir kız çocuğu evinin öününden çalınıp kaybolduğunda bütün ülke yas tutmuştu.
Son çeyrek asırdır bu gibi olayların ve maalesef çocuk istismar ve cinayetlerinin onlarcası vakayi adiyeden oldu.
Nerelerden nelere geldik farkında mısınız?
Bugün yüzbinlerce genç mühendisinhayali olan işletmede kariyer sahibi olarak ve dolgun maaşla çalışan gençlerin, yurt dışı teklifleri kabul ederek istifa ederek gittiklerine tanık oluyorum.
Ülkem adına içim yanıyor ama gitmeyin diyemiyorum.
Balık mevsiminde bir lüfer fiyatına komşudaki balık lokantasında karnın tıka basa karnın doyuyorsa bu benim balıkçımın çok kazandığını, otomobili ve vizesi olan Selanik'e günü birlik tavernaya gidiyorsa gidenin şımarıklığını göstermiyor.
Geçen yıl zeytin yoktu zeytin üreticisi koyduğunu alamadı, bu yıl dalları zeytin bastı bu kez de fiyatlar düştü toplayacak adam, satacak yer bulamıyor.
Domates toplamak yerine tarlaya bırakılıp sürülüyor.
Emek hiçbir dönemde bu kadar ayaklar altına alınmamıştı.
Okullarda veliler tuvalet temizliyor, öğrenciler okula aç gelip gidiyor Milli Eğitim Bakanı, hayatı yemek su içmek ve yatmaktan ibaret sayan pişkinlik içerisinde topu belediyelere atıyor.
2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla TBMM Başkanlığına sunuldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi geçen sene olduğu gibi altı Bakanlığın bütçesini geride bırakarak 130 milyara yükseldi.
Böyle bir bütçesi olan Diyanet işleri Başkanlığı varken, Bursa'da belediyelerin camilerden personel çekmesi normaldir. Anormal olan, okullarda hizmetli sorunu varken, camilere personel tahsis etmesidir.
Yokluğun ve yoksulluğun kader olduğuna inandırarak,bizi cennete ilk sırada gireceğimizi ağlayarak inandırmaya çalışanlar, kendi paramızla hacca giderken bile yıllarca sıra beklediğimizin farkında olmadığımızı sanıyorlar.
Ne kadar güzel söylemiş büyüklerimiz;hem de cami lojmanlarının, cami temizliğinin ve hatta müezzin maaşlarının mahalle, köy halkı tarafından yapıldığı dönemlerde eve lazım olan camiye haramdır diye...
Diyanetin muhterem başkanı; biz her zaman ki gibi cennete girerken de sıramızı bekleriz, bizi kıskanmana bie özenmene gerek yok, sen sorumuluk alanın olan camilerle ilgilen yeter ve bizimle Allah'ın arasına girme...
Arada sırada sosyal medyaya da vakit ayır.
Hoca kılıklı abazan müptezellerin millete nasıl bir cennet ve huri tasvir ettiklerini gör ki; dini sömüren bu ahlaksızlara karşı önlem al.
Ben de eğitim şart derken, “Eğitilerek öğretilen çaresizliğin, kader olduğuna” inanmayan bir eğitim olmadan biz adam olmayız diyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Osman GÜRÇAY
Camiler diyanetin sorumluluğundadır!
Bizi kandırmaya kalkmayın çünkü tavşan bayırı aştı ve koptu gidiyor.
Çalışanın emeklinin yokluk çektiği bir ülkede, Narin olayını medyanın bunu kullandığını, zanlı üç kişinin adeta yargı ile çelik çomak oynadığını,ardından 6 yaşındaki Şirin'in katledilmesi, derin yoksulluğun ve devlet zaafiyeti sonucu aynı odada ölen 5 çocuğun hazin öyküsü ile yaşamak zorunda kalıyoruz.
1960'ların sonunda Ayla isimli bir kız çocuğu evinin öününden çalınıp kaybolduğunda bütün ülke yas tutmuştu.
Son çeyrek asırdır bu gibi olayların ve maalesef çocuk istismar ve cinayetlerinin onlarcası vakayi adiyeden oldu.
Nerelerden nelere geldik farkında mısınız?
Bugün yüzbinlerce genç mühendisin hayali olan işletmede kariyer sahibi olarak ve dolgun maaşla çalışan gençlerin, yurt dışı teklifleri kabul ederek istifa ederek gittiklerine tanık oluyorum.
Ülkem adına içim yanıyor ama gitmeyin diyemiyorum.
Balık mevsiminde bir lüfer fiyatına komşudaki balık lokantasında karnın tıka basa karnın doyuyorsa bu benim balıkçımın çok kazandığını, otomobili ve vizesi olan Selanik'e günü birlik tavernaya gidiyorsa gidenin şımarıklığını göstermiyor.
Geçen yıl zeytin yoktu zeytin üreticisi koyduğunu alamadı, bu yıl dalları zeytin bastı bu kez de fiyatlar düştü toplayacak adam, satacak yer bulamıyor.
Domates toplamak yerine tarlaya bırakılıp sürülüyor.
Emek hiçbir dönemde bu kadar ayaklar altına alınmamıştı.
Okullarda veliler tuvalet temizliyor, öğrenciler okula aç gelip gidiyor Milli Eğitim Bakanı, hayatı yemek su içmek ve yatmaktan ibaret sayan pişkinlik içerisinde topu belediyelere atıyor.
2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla TBMM Başkanlığına sunuldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi geçen sene olduğu gibi altı Bakanlığın bütçesini geride bırakarak 130 milyara yükseldi.
Böyle bir bütçesi olan Diyanet işleri Başkanlığı varken, Bursa'da belediyelerin camilerden personel çekmesi normaldir. Anormal olan, okullarda hizmetli sorunu varken, camilere personel tahsis etmesidir.
Yokluğun ve yoksulluğun kader olduğuna inandırarak,bizi cennete ilk sırada gireceğimizi ağlayarak inandırmaya çalışanlar, kendi paramızla hacca giderken bile yıllarca sıra beklediğimizin farkında olmadığımızı sanıyorlar.
Ne kadar güzel söylemiş büyüklerimiz;hem de cami lojmanlarının, cami temizliğinin ve hatta müezzin maaşlarının mahalle, köy halkı tarafından yapıldığı dönemlerde eve lazım olan camiye haramdır diye...
Diyanetin muhterem başkanı; biz her zaman ki gibi cennete girerken de sıramızı bekleriz, bizi kıskanmana bie özenmene gerek yok, sen sorumuluk alanın olan camilerle ilgilen yeter ve bizimle Allah'ın arasına girme...
Arada sırada sosyal medyaya da vakit ayır.
Hoca kılıklı abazan müptezellerin millete nasıl bir cennet ve huri tasvir ettiklerini gör ki; dini sömüren bu ahlaksızlara karşı önlem al.
Ben de eğitim şart derken, “Eğitilerek öğretilen çaresizliğin, kader olduğuna” inanmayan bir eğitim olmadan biz adam olmayız diyorum.