Karnımız kesinlikle tok ve yemekten kalkmış olsak da can sıkıntısından yemek yeme, atıştırma halinde olup yiyecek arama durumlarına duygusal yemek açlığı diyoruz. Bu daha çok akşam yemeğinden sonra oluyordur genelde. Ve daha çok tatlı bir şeyler kalorili yiyecekler aranır.
Niye?
Çünkü mutlu olmaya ihtiyacım var, canım sıkılıyor, ne yapacağımı bilmiyorum şeklinde oluşuyor bu açlık.
Gün içinde bir şekilde vakit geçiyor. İş, güç, koşturmaca derken akşam yemeği ve o güne moladayken, dinlenirken kendimizi boşlukta gibi hissedebiliyoruz. İşte burada bir sorun olduğunu söyleyebiliriz aslında…
Zihnimiz bize burada bir oyun oynuyordur gerçekte dolabı aç ortada gofret vardı, orada bir çikolata vardı, dünden kalan bir yiyecek vardı, bir şey vardı "onu ye" diyor.
Böyle bir istek geliyor, sanki önlenemez gibi böyle beynimiz ele geçirilmiş gibi…
İrademiz, kontrolümüz yokmuş gibi bir dalga halinde gelir… Yiyip mutlu oluyoruz belki o an tabi ama sonra o mutluluk hızla yerini pişmanlığa, suçluluğa götürüyor…
O pişmanlık varsa zaten bunu bir duygusal yeme olduğunu anlayabiliriz.
Pişmanlıkla beraber değersizlik duygusu, işte iradesizsin, sen şöylesin, böylesin gibi içten içe kendine kızmalar başlar...
Ama ara ara bakalım hayatımızda neler oluyor?
Yakın zamanda neler yaşadık?
Bir kayıp mı?
Bir acı mı?
Bir stres mi?
Ne var, ne oldu hayatımızda?
İş yükümüz mü arttı?
Problemler mi katlandı?
Gibi, gibi…
Bu yeme krizlerinin en aza inmesi için bir kere battı balık yan gider mantığına gitmeyelim! Bir tanesi de bir, beş tanesi de bir demeyelim. Sonrası daha büyük pişmanlıklar doğuruyor kafamızda ve içimizde doğru mudur?
Açlık dalgaları geldiğinde kendimize, beynimize DUR diyelim seslice…
Daha sonra 5-10 derin nefes alalım. Yesem mi, yemesem mi savaşı değil, erteleme savaşı uygulayabiliriz kendimize.
Açlık krizleri geldiğinde durduğun yerde zıplamak ve ardından bir bardak su içmek çok işe yarıyor ayrıca.
Kendi kendimize konuşmalar da yapalım ‘’Sen özelsin, önemlisin, değerlisin. Bu bedenin değerli, bu beden ruhunu taşıyor, bu bedenin değerli’’ gibi konuşmalıyız bedenimizle.
Sen güzel bir insansın, sağlıklı bir insansın. Bu bedenin güzel şeyleri hak ediyor. Kendine hak ettiğin değeri ver! Bedenime hak ettiği değeri veriyorum gibi…
Kendimize ve yemeğe sığınmayalım.
Bedenimiz sağlıklı beslenmeyi hak etmiyor mu?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Müjgan Nur Tutan
DUYGUSAL YEMEK AÇLIĞI NEDİR?
Karnımız kesinlikle tok ve yemekten kalkmış olsak da can sıkıntısından yemek yeme, atıştırma halinde olup yiyecek arama durumlarına duygusal yemek açlığı diyoruz. Bu daha çok akşam yemeğinden sonra oluyordur genelde. Ve daha çok tatlı bir şeyler kalorili yiyecekler aranır.
Niye?
Çünkü mutlu olmaya ihtiyacım var, canım sıkılıyor, ne yapacağımı bilmiyorum şeklinde oluşuyor bu açlık.
Gün içinde bir şekilde vakit geçiyor. İş, güç, koşturmaca derken akşam yemeği ve o güne moladayken, dinlenirken kendimizi boşlukta gibi hissedebiliyoruz. İşte burada bir sorun olduğunu söyleyebiliriz aslında…
Zihnimiz bize burada bir oyun oynuyordur gerçekte dolabı aç ortada gofret vardı, orada bir çikolata vardı, dünden kalan bir yiyecek vardı, bir şey vardı "onu ye" diyor.
Böyle bir istek geliyor, sanki önlenemez gibi böyle beynimiz ele geçirilmiş gibi…
İrademiz, kontrolümüz yokmuş gibi bir dalga halinde gelir… Yiyip mutlu oluyoruz belki o an tabi ama sonra o mutluluk hızla yerini pişmanlığa, suçluluğa götürüyor…
O pişmanlık varsa zaten bunu bir duygusal yeme olduğunu anlayabiliriz.
Pişmanlıkla beraber değersizlik duygusu, işte iradesizsin, sen şöylesin, böylesin gibi içten içe kendine kızmalar başlar...
Ama ara ara bakalım hayatımızda neler oluyor?
Yakın zamanda neler yaşadık?
Bir kayıp mı?
Bir acı mı?
Bir stres mi?
Ne var, ne oldu hayatımızda?
İş yükümüz mü arttı?
Problemler mi katlandı?
Gibi, gibi…
Bu yeme krizlerinin en aza inmesi için bir kere battı balık yan gider mantığına gitmeyelim! Bir tanesi de bir, beş tanesi de bir demeyelim. Sonrası daha büyük pişmanlıklar doğuruyor kafamızda ve içimizde doğru mudur?
Açlık dalgaları geldiğinde kendimize, beynimize DUR diyelim seslice…
Daha sonra 5-10 derin nefes alalım. Yesem mi, yemesem mi savaşı değil, erteleme savaşı uygulayabiliriz kendimize.
Açlık krizleri geldiğinde durduğun yerde zıplamak ve ardından bir bardak su içmek çok işe yarıyor ayrıca.
Kendi kendimize konuşmalar da yapalım ‘’Sen özelsin, önemlisin, değerlisin. Bu bedenin değerli, bu beden ruhunu taşıyor, bu bedenin değerli’’ gibi konuşmalıyız bedenimizle.
Sen güzel bir insansın, sağlıklı bir insansın. Bu bedenin güzel şeyleri hak ediyor. Kendine hak ettiğin değeri ver! Bedenime hak ettiği değeri veriyorum gibi…
Kendimize ve yemeğe sığınmayalım.
Bedenimiz sağlıklı beslenmeyi hak etmiyor mu?