SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hepimizin Zülfikar ağabeyi, Zülfikar Bal kimdir?

Yazının Giriş Tarihi: 02.05.2024 20:37
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.05.2024 20:37

Cumhuriyet Halk Partisi Bursa örgütünün çok yakından tanıdığı bir isim Zülfikar Bal. Yıllardır her etkinlikte adeta gönüllü bir muhabir olarak her anı kayıt altına alıp, harika bir arşiv oluşturuyor. 

Geçtiğimiz haftalarda uğradığı saldırı nedeniyle ismini yerel ve hatta ulusal basında duyduk, olayı üzülerek izledik. Kendini bilmez bir şahıs tarafından şiddete uğrayan, Bursa’mızın Zülfikar ağabeyi Zülfikar Bal’ı biraz daha yakından tanıyalım istedim.

B.G: Kendinizden bahseder misiniz Zülfikar Bey? Nerede, nasıl bir ortama doğdunuz, çocukluğunuz, gençlik yıllarınız nasıl geçti, ne iş yaptınız?

Z.B: Çok geniş kapsamlı bir soru.  Nasıl özetleyeceğimi bilemiyorum.  Sivas Divriği ilçesi yüksek rakımlı Yama Dağları’nın eteğinde kurulmuş olan Mursal köyünde, ilkel şartlarda reçberlik yapan, anne babanın 5 kız 3 erkek çocuğundan biriyim. Rahmetli annemin (o zamanlar anneme edöğ derdik) söylediğine göre, 1947 yılında otlar biçilirken (ilkbahar aylarında) doğmuşum.  Çocukluğumda çarık giydiğimi, çarığın altı delinince de, delinen yerin,  deriden ip şeklinde kesilen sırımla örüldüğünü çok iyi hatırlıyorum. Evimizin duvarları kerpiçten, sıvası çamurdan,  badanası ise beyaz topraktandı.  Evin tavanı söğüt ve ardıç ağacındandı.  Evin üstünün topraktan olduğunu,  yakıtımızın tezek olduğunu,  yalın ayakla çok gezdiğimi, kışları çok kar yağdığını, su almaya tünel gibi yoldan gittiğimizi, dondurucu soğuk olduğunu unutmuyorum. 

O yıllarda rahmetli olan amcam ve yengem Ankara’ya gitmişlerdi. Amcam Harp okulunda hademe olarak çalışıyordu. 1955 yılında 8 yaşında iken amcamın yanına okumak için gönderildim.  Oradaki çocuklara, çevreye uyum sağlamakta çok zorlandım. Çocuklar benimle alay ediyor ve beni dövüyorlardı. O nedenle genellikle kızlarla oynardım.  

Amcamdan korkuyordum. Rahmetli babaannemin iyiliklerini, yardımlarını asla unutamam. 

Her sene yaz tatillerinde kara trenle postayla köye gider, okullar açılınca tekrar Ankara’ya dönerdim. 

Dikmen’de, Dikmen İlkokulu bittikten sonra, Ankara Ulus’ta Birinci Erkek Sanat Enstitüsü’ne yazıldım. 3 senede bitirmem gereken okulu 6 senede bitiremedim.  2. sınıfta tasdikname alarak okula veda ettim. Babam ve annem 1958 yılında Ankara’ya geldiler. Dikmen Aşağı Öveç Mahallesi’ne  derme çatma bir gecekondu yaptılar. Ve ben her yıl yaz aylarında köye gidiyor güz aylarında Ankara’ya dönüyordum.  Çocukluğumda, gençliğimde simit sattım. Zarf kağıt sattım. Salatalık soyup sattım, su sattım.

Çocukluk ve gençlik yıllarımda masal, hikâye, roman kitapları çok okurdum. Daha sonraları felsefe, psikoloji, insan davranışlarıyla ilgili kitaplar okumaya başladım.  Çok sık platonik aşk yaşamışımdır.  Âşık olduğumu kızlara söylememenin acısını çok çektim. Çokça aşk mektupları yazardım hiç birisini de veremezdim.  Yazardım… 1969 yılında asker oldum. 1972 yılında Sağlık Bakanlığı’nda memur olarak göreve başladım. Aynı yılda görücü usulü ile evlendim.  Ama ilkbaharda düğünümü olduğunda ben Ankara da idim.  Eşim köyde çalışıyordu.  Eylül ekim ayında Ankara’ya geldi. (evlilik anıları ayrı bir konu) 1973 ve 1978 yıllarında doğan iki kızım var.   

B: Yıldırım’da yaşıyorsunuz ve  bir Kaplıkaya aşığısınız. 20 yıl o bölgede yaşamış biri olarak, ne yazık ki potansiyelinin farkına varılmadığını düşünüyorum. Neden böyle? Sizce neler yapılmalı bölgenin canlandırılması için ve siz ne gibi etkinlikler yapıyorsunuz? 

Z.B: Bu çok güzel bir soru. Mutlaka okunması gereken yaşanmış bir konu.  Soru için çok teşekkür ediyorum. 

Evet, çok haklısınız Kaplıkaya parkı, deresi, vadisi evimden sonra ikinci yaşam alanım olan,  en mutlu olduğum, huzur bulduğum, enerji ve ilham kaynağım olan yerler. 

1980 yılında,  Ocak ayının ilk gününde yılbaşında zorunlu tayin olarak Bursa Devlet Hastanesin’de göreve başladım.  6 ay Alacahırka semtinde,  iki yıl Maksem mahallesinde oturduktan sonra 1983 yılından beri şu anda ikamet ettiğim Yıldırım Ertuğrulgazi mahallesinde (ucuz mesken denilen yer) kuradan çıkan 1000 sosyal konutlar adıyla anılan 65 metrekarelik bir dairede ikamet ediyorum. 

Evimden işe gidip gelirken otobüs  hastaneye  kadar  gittiği halde  ben  her  sabah Çakırhamam'da  iner  hastaneye kadar yürürdüm. Yürüme alışkanlığım orada başladı.  O tarihlerde emekli olunca hep sabah yürüyüşleri yapacağıma kendimi şartlandırdım.  1999 yılı sonunda emekli olduktan sonra evimize çok yakın olan Kaplıkaya parkında, evlendirme dairesi önünde düzenli olarak ( 07.00-09.00 saatleri arasında) bireysel sabah yürüyüşlerine başladım. 

O tarihlerde çok sayıda bayan hem yürüyüş hem de toplu egzersizler yapıyorlardı.  Erkek sayısı çok azdı. Ben de onlardan ayrı bir yerde, tek başıma egzersiz yapmaya başladım. Bazı erkek arkadaşlar yaptığım egzersizlere katıldılar.  Kısa sürede erkekler de çoğalmaya başladı. Ben de erkeklere toplu egzersizler yaptırmaya başladım. Bayanlar ve bayanlara egzersiz yaptıran bayan bana güven duymaya başladılar. 

Erkeklerin bayanlardan farklı olarak görselimiz vardı.  Ben egzersiz yaptırırken sırtımı dönüyordum. Yapılan egzersizler göze hoş görünüyordu. Bu durumda çiçeğin arıyı çektiği gibi her yaştaki insanları çekiyordu. Katılım sayısı her gün hızla artıyordu. 

Bir gün, bayanlara egzersiz yaptıran arkadaşa hep birlikte egzersiz yapmayı önerdim. Önerim kabul  edildi.  Bayan arkadaşla ikimiz sırtımız dönük olarak toplu egzersiz yaptırmaya başladık.  Ve bir gün Yıldırım Belediyesi Meclis üye toplantısına izleyici olarak katıldım. O zaman belediye başkanı Sayın Ramazan Altınöz’dü. Belediye başkanımızı, bizimle birlikte bir hafta sonu sabah yürüyüşüne ve toplu egzersiz katılmaya davet ettim. Davetimi kabul etti. İlçe emniyet müdürümüz de,  ilçe kaymakamız da davetimi kabul ettiler.  Bazı basın yayın organlarına da haber verdim.  Bir hafta sonu hep birlikte yürüdük,  koştuk,  toplu egzersiz yaptık.  Ama beni çok üzen bir olay oldu.  Akşam haberleri izlediğimde,  sabah gazeteleri okuduğumda benim adım hiç geçmiyordu. İlçe belediyemizin adı geçiyordu.  

Yumuşak zeminde koşu ve yürüyüş yolu yapılması, parkın aydınlatması, beden eğitimi öğretmenin verilmesini,  yürüyüş ve koşu saatlerinde bir ambulansın orada bulunması taleplerimizi belediye başkanlığımıza yazılı ve sözlü olarak ilettik. 

Ramazan Altunöz’den sonra belediye başkanı olan Sayın Özgen Keskin zamanına müzik eşliğinde beden eğitimi öğretmeni verildi. Formalar dağıtıldı. Ama yine adım hiçbir yerde geçmiyordu.  Kaplıkaya Parkı’nda yürüyüş yapmayı bıraktım.  Kaplıkaya deresinde yürüyüş yapmaya başladım. 2011 yılının Kasım ayının ilk haftasında Pazar günü saat 09.00’da halkımızla birlikte toplu doğa yürüyüşümüzü gerçekleştirdik. Her yıl Nisan ve Kasım aylarının ilk haftasında Pazar günleri saat 09.00 da ilkbaharın ve sonbaharın güzelliklerini halkımızla, dağcılarımızla, mahalle muhtarlarımızla 2017 yılında belediye başkanımızla,  çok  geniş katılımlara doğa gezilerimizi her yıl periyodik olarak gerçekleştirdik. 2020 yılından sonra pandemi nedeniyle etkinliklere son verme zorunda kaldım. Pandemiden sonra bir daha toplu yürüyüşler yapmadık. Ama ben yürüyüşlerime 4 mevsimin dördünde her sabah kesintisiz devam ediyorum.  

Amacım Kaplıkaya deresi ve vadisinin Bursa’nın sosyal yaşam alanı haline getirmekti.  Bursa hatta Türkiye çapında toplu doğa etkinliği yapmaktı.  Bu vesile ile doğamıza, yeşile, ormana, ağaca sahip çıkmak ve korumaktı. Güzel yeni dostluklar kurmaktı.

B.G: Siyasete ilginiz nasıl başladı? Ne zamandır partinin içindesiniz? 

Z.B: Diyebilirim ki, çocukluğumdan beri toplumsal olaylara ilgim vardı. Gençliğimde toplumsal olaylara ilgim daha da arttı.  

Büşra Hanım,

1955-1980 yılları arasında Ankara’da bulunduğumu,  1972-  1980 yılları arasında Sağlık bakanlığında görev yaptığımı,  68 kuşağı olduğumu,  68 kuşağı devrimcilerinden etkilendiğimi söyleyebilirim. 68 kuşağının ruhunu taşıyorsanız siyasetle ilgilenilmemesi mümkün değil.

B.G: Peki neden CHP?

Z.B: Daha çok emekli olduktan sonra aktif siyasetle ilgilenmeye başladım.  Zaten emekli olmadan önce de ÖDP’nin fahri üyesi idim.  Köyümüzün tamamına yakınının tarih boyunca CHP’li olduğunu düşünürseniz siyasetle ilgim doğrudan ya da dolaylı olarak hep var olduğunu görür ve anlarsınız. .  

2000 yılında ÖDP’den istifa edip CHP üyesi oldum.  Ama siyasette aktif ve kesintisiz olarak var oluşum 2010-2024 yılları arasındadır.

B: Milletvekili aday adayı ve Yıldırım Belediye Meclis Üyesi adaylıklarınız oldu. Adaylıklarınızın çıkış noktası nedir? Milletvekili olsaydınız neler hedefliyordunuz? 

Z.B: 2002 yılında Bursa İl başkanı olan Sayın Kemal Ekinci’nin genel merkez tarafından görevden alınmasını protesto etmek için Bursa’dan Ankara’ya 3 gün boyunca yürüyenler arasında ben de vardım. Yine bu nedenle toplu istifa edenler arasında ben de vardım.

2010 yılında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olmasıyla,  Nisan ayında dondurulmuş olan üyeliğimi,  tekrar aktif hale getirdim. Bir parti içindeki gelişmeleri olayları yakından izledim.  Öneri ve eleştirilerimi hiç eksik etmedim.  Birçok olumsuzlukların ve anti demokratik uygulamaların yaşandığına şahitlik ettim. Ve 12.10.2011 tarihinde hem kendime, hem de halkımıza bir söz verdim. Verdiğim sözü bugüne kadar defalarca paylaştım.  Bu vesile ile sözümü bir kez daha paylaşıyorum.

  

“ZÜLFİKAR BAL OLARAK İLAN EDİYOR VE SÖZ VERİYORUM. CHP çatısı altında var olduğum sürece hiçbir zaman hiçbir şekilde hiç grubun, kutbun, içinde yer almayacağım. Hiçbir zaman ve hiçbir şekilde paralı, etkili yetkili, etiketli şahısların yanında yâda karşısında yer almayacağım. Becerebilirsem, direnebilirsem partimin ilkelerini, amaçlarını değerlerini, tüzüğünü kararlarını, parti programlarını, demokrasinin evrensel ilkelerini savunarak özgür irademle var olmaya çalışacağım. Herhangi bir göreve aday olmam için hiç kimseden icazet almayacağım kendi özgür irademle karar vereceğim. Gönderen ZÜLFİKAR BAL zaman: 10/12/2011 05:45:00 ÖÖ” 

Başım dik ve yüzüm ak olarak ifade etmek isterim ki,  bugüne kadar verdiğim sözden bir milim dahi sapmadım.  Doğru olduğuna inandığım düşüncelerimden bir milim dahi taviz vermedim.

2015 yılında milletvekili Bursa’dan CHP Milletvekili aday adayı oldum.  Aday adayı olduğumu ilk kez sevginin kesiştiği yerde sevdiğim türkü eşliğinde çektiğim video ile halkımıza duyurdum. Dinlemek ister misiniz? 

https://fb.watch/pcbt5sEwCf/  (dinlemek ve izlemek ister misiniz)?

Milletvekili aday adaylığım sürecinde ve sonrasında yaşadığım olumlu ve olumsuz olayları asla unutamam. Hatta bu süreçte ağlama krizine kapıldığımı ve olayın köşe yazısına konu olduğunu bilmenizi isterim. Yaşadığım tüm sıkıntılara rağmen, iyi ki eşimin biriktirdiği gün paralarıyla milletvekili aday adayı olmuşum diyorum. Halkımızı çok yakından tanıdım. Halkın sıcaklığı, yakınlığı, ilgisi, sevgisi yeter de artar bile. 3. ve son defa belediye meclis üyesi aday adayı oldum. 

Neden milletvekili aday adayı oldum? Neden 3 defa belediye meclis üyesi aday adayı oldum?

Çünkü içeriği ne olursa olsun,  CHP=CHP tüzüğü olduğuna tüm kalbimle inanıyorum. Ve CHP tüzüğünün örgütlü yaşamın pratiğinde uygulanmadığını yaşayarak, deneyerek gördüm ve anladım. 

CHP’de CHP tüzüğünü, CHP’nin kuruluş ilkelerini, demokrasinin evrensel ilkeleri olan eşitliği, adaleti, özgürlüğü sözde değil özde savunan, CHP den başka hiç kimsenin adamı olmayan özgür CHP üyesinin sorumlu ve yetkili görevlere kolay kolay seçilemeyeceğini yaşayarak deneyerek gördüm ve anladım. Seçilse de seçildiği görevde uzun süre kalamayacağını yaşayarak deneyerek gördüm ve anladım.  İnanın CHP’de özgür üye olmak çok ama çok zormuş. 

CHP, demokrasi, cumhuriyet ve Atatürk sevdalıları CHP’de o kadar çok fazla ki, o insanları üye olarak tanımak, onların oylarıyla önemli ve yetkili görevlere seçilmek,  onların güvenini ve sevgisini kazanmak kadar insanı mutlu eden başka ne olabilir ki,

Hangi göreve seçilirsem seçileyim, ya da seçilmeyeyim kendime ve halkımıza verdiğim sözden, bu can bu bedende var oldukça, vazgeçmeyeceğim. 

Tüm kalbimle inanıyorum ki CHP’nin iç sorunları çözüldüğünde ülkemiz ve halkımızın sorunlarda kolayca çözülmüş olur. 

Büşra Hanım,

Türkiye için anayasa neyi ifade ediyorsa, örgütlü kurum kuruluşların tüzüğü de onu ifade ediyor. Anayasa kurallarına uymamak ne ifade ediyorsa,  tüzük kurallarına uymamakta onu ifade ediyor. Tüzük kuralları uygulanmaz ise, o örgüt içinde doğruyu yanlışı, haklıyı, haksızı, başarıyı başarısızlığı birbirinden ayırmak imkânsızdır.

Hangi konularda partide tüzük uygulanmıyor?

Somut örnekler veriyorum

CHP’de örgütlü yaşamın pratiğinde 2010-2018 yılları arasında uygulan eski tüzüğün, 5. 7. 26. 29. 33.45. 46. 47. 56. 57. 70. Maddelerine uyulmamıştır. 2018 yılında çok geniş kapsamlı olarak değiştirilen yeni tüzüğün 1. 3. 4. 5. 12.18. 20. 22. 23. 30. 32. 33. 68.maddelerine uyulmuyor. 

B.G:  Bursa milletvekillerini nasıl değerlendirirsiniz? 

Z.B: 2010 yılından beri Bursa’dan seçilen milletvekillerinden hiçbirinin tüzük kurallarına uyulması doğrultusunda kararlı bir şekilde mücadele ettiğine inanmıyorum. 2018 yılında tüzük değişikliğine oy verenlerin parti içi demokrasiyi güçlendirmediklerinden, tam aksine zayıflattıklarından adım kadar eminim.

Beklentileri karışıyorlar mı? 

Kesinlikle hayır. Hiçbir örgüt toplantında hiçbir milletvekilimize soru sorma şansımız olmuyor. Olsa da sorduğumuz soru verilen cevap kayda geçmiyor. Kayda geçmeyen soru sorulmamış cevap verilmemiş demektir. 

B.G: CHP, Yıldırım’ı nasıl bir aday ve yol haritasıyla kazanabilir sizce? 

 Z.B: Bu sorunun cevabı CHP tüzüğünün 3/5.Maddesinde yazıyor. Maddeyi aynen yazıyorum.

“Siyasal yaşamda erdemliliğe, üretkenliğe, yeteneğe ve emeğe uygun yükselmek esastır. Partililer, bu ilkelere bağlı olarak toplum hayatının ve parti görevlerinin gerektirdiği nitelikleri kazanmak; sorumluluk yerlerine başarılı, bilgili, dürüst ve yetenekli üyelerin seçilmelerini sağlamak için sürekli çaba harcarlar.”

Bu çabanın sürekli harcandığını kanıtlayan tek bir il, ilçe örgüt başkanı var mı? Yok.

Peki, bu madde uygulanmazsa bilgili, başarılı, yetenekli, liyakat sahibi üyelerin ön plana çıkma şansı var mı? Yok. 

Tüzük penceresinden bakarsanız CHP’de hiçbir değişimin olmadığını çok net olarak görecek ve anlayacaksınız. 

Son olarak şunu söyleyebilirim. Gerek rahmetli Deniz Baykal zamanında gerekse Sayın Kemal Kılıçdaroğlu zamanında  CHP tüzüğü uygulansaydı tarihin akışı değişirdi. Yani anayasa değişmezdi. CHP tüzüğü değişmezdi. CHP bu kadar uzun süre asla muhalefette kalmazdı. 

Sorunun ve çözümün CHP dışında değil, içinde olduğuna inancım tamdır.

B.G: Zülfikar Bey, siz parti içindeki istikrarlı dile getirişleriniz, etkinlikleri kayda alış ve arşivlerinizle tanınıyorken adınız son günlerde ne yazık ki yaşadığınız tatsız olayla duyuldu. Neler yaşadınız, nasıl gelişti ve süreç nasıl devam ediyor anlatır mısınız?

Z.B: CHP Bursa Yıldırım beldiye meclis üyeliğine aday adayı olarak ön seçme katılmıştım. (Kontenjandan aday olmaya her zaman karşı olmuşumdur)  Fermuar yöntemiyle yapılan ön seçime girmiş 30 aday arasında 583 oyla 9. Sırada yer almıştım. Kontenjandan aday gösterilenler, kadın ve gençlik kotası,  eklenince 23. Sıraya geriledim. Aday olma şansını kaybetmiştim.  

Üyesi olduğum CHP Yıldırım ilçe ilçe başkanlığımızdan, olay tarihinden bir gün önce,  Barış Manço Kültür Merkezi’nde mazbata törenini yapılacağına dair gelen mesajı gönderilmişti.  Sadece Yıldırım CHP belediye meclis üyelerine mazbata verileceği düşüncesiyle törene katıldım. Öyle olmadığını, Yıldırım ilçe belediye başkanımıza ve Yıldırım ilçesinden seçilen tüm belediye meclis üyelerine mazbata verileceğini sonradan öğrendim.  Ben seçimi kazanamadığımı biliyordum. Yedek üye olarak adım okununca da inanın çok şaşırmıştım. 

Benden önce mazbatasını almak için sahneye çağrılan birçok belediye meclis üyesi partileriyle simgeleşen işareti yaptıklarını herkes gibi bende görmüştüm. Adım okununca sahneye çıkıp mazbatamı aldım. Sahneden ayrılırken barış (zafer) işareti yaptım. Bu işaretin rahatsızlık yaratacağını aklımın ucundan dahi geçirmedim. Sahneden indikten kısa bir süre sonra,  Yıldırım ilçe belediye Başkanı Sayın Oktay Yılmaz kapanış konuşması yaptığı esnada daha önce hiç görmediğim, tanımadığım biri omzuma dokunarak bir şeyler söyledi. Ne dediğinizi anlamadım diye kulağımı yaklaştırdığım anda, çok şiddetli bir kafa darbesiyle yere düştüm. Neden kafa vurulduğunu hiç anlamadım. O andan sonra konuşmaları hiç duymadım. Burnumda şiddetli kanama vardı.  Kan sulandırıcı kullanıyordum. Kanın durmayacağından endişe ettim. Kolumdan tutup beni oradan uzaklaştıran polis memuruna, kalp hastası olduğumu kan sulandırıcı kullandığımı kanın durmayabileceğini söyleyince ambulans çağrıldı. Hastaneye götürüldüm. Burnumun üstünde açılma ve kırık olduğu tespit edildi. Hastaneden karakola gönderildim. İfade verdim. Olay yargıya intikal etti. 

Şunu ifade etmeliyim ki Büşra Hanım, hayatımın hiçbir safhasında kaba kuvvet ve şiddet kullanan hele, hele küfürü ağzına alan bir insan olmadım.

Partim, CHP Genel   merkez  yetkilileri,  CHP Bursa örgütü, milletvekillerimiz, avukatlarımız, olayla çok  yakından ilgilendi ve geçmiş olsun  dileklerini  iletti. Bu vesile ile sizin  aracılığınızla  çok yoğun  olarak   geçmiş olsun  dileklerini  ileten   halkımıza, dostlarıma  yürekten  teşekkür  ediyorum.  Bu  tür olayların  asla  olmamasını diliyorum.  Bizim kuşak  bu acıları  çok  çekti. Çok can  kaybetti.

Değerli büyüğümüz, CHP Bursa örgütünün Zülfikar ağabeyi Zülfikar Bal’a bu vesileyle tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, adaletin yerini bulmasını umuyorum!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.