SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

AZERBAYCAN’DA KANLI 20 OCAK ANATOMİSİ..

Yazının Giriş Tarihi: 19.01.2025 18:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.01.2025 19:47

20 OCAK 1990 BAKÜ KATLİAMI:

Azerbaycan'da ve tüm Türk dünyasında aradan 35 yıl geçmesine rağmen hâlâ yeniliğini koruyan ve tarihe 'Kara Ocak' olarak geçen 20 Ocak Bakü katliamı, Sovyet Rus esaretinin ardından Azerbaycan Türklerinin bağımsızlığına giden süreçte önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Katliam, 1990 Ocak ayının 19'unu 20'sine bağlayan gece Sovyet Ordusu'nun Azerbaycan Sosyalist Sovyet Cumhuriyetinin başkenti Bakü'ye girmesiyle gerçekleşti. 20 yüzyılın eşiğinde, tarihe “Kanlı Yanvar”, “Kara Ocak”, “Kara Cumartesi” veya “20 Ocak faciası” olarak geçen katliam, Büyük acılara neden oldu. Olayın temelinde Karabağ sorunu yatıyordu. Karabağ sorunun derinliğe öğrenebilmek ve tahlil etmek için yüzyılımızın başında meydana gelen olayları gözden geçirmek gerekir.

20 YANVAR OLAYLARININ GELİŞİMİ…

1930’lu yıllardır. Büyük Atatürk, genç bir doktorun sorusunu cevaplarken;

“ ….. Düşün bir kere.. Osmanlı İmparatorluğu ne oldu? Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ne oldu? Dünyayı ürküten Almanya’dan bu gün ne kaldı? Demek hiçbir şey sürgit değildir. Bugün ölümsüz gibi görünen nice güçlerden ileride belki pek az şey kalacaktır. Devletler ve milletler, bu idrakin içinde olmalıdırlar. Bu gün Sovyet Rusya dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu gibi, Tıpkı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu gibi parçalanabilir. Bu gün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilir” şeklindeki sözleri doğrulanmıştır.

Sovyet Rus İmparatorluğu artık 1980’lerin sonlarına doğru çöküş sürecine girmişti. SSCB lideri Mihail Gorbaçov, imparatorluğu kurtarmanın yolunu bağımsızlık mücadelesi veren cumhuriyetlere gözdağı vermekten geçtiğini düşünüyordu..

İmparatorluğu meydana getiren milletler tek tek bağımsızlıklarını ilan ediyorlardı. Bu milletlerden biri olan Azerbaycan Türkleri artık bağımsızlık mücadelesini sonunda ölüm de kanda da olsa gerçekleştirme azim ve çabası içindeydiler. Meydanlar caddeler sokaklar ve yüz binlerce göstericiyle doluyordu.

Azerbaycan’ın bağımsızlık mücadelesi özellikle; Bakü Devlet Üniversitesi ile Azerbaycan Layiha Enstitüsü öğrencilerinin öncülük ettiği, Ebülfeyz Elçibey önderliğindeki Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) tarafından yürütülüyordu. Azerbaycan’da “Çenlibel”, “Bağımsızlar”, “Yurt Birliği”, “Kale” ve “Varlık” gibi çok sayıda gizli örgütün tümü bir araya gelerek oluşturduğu Azerbaycan Halk Cephesi (AHC), Azerbaycan’ın bağımsızlığını ve bütünleşmesini hedeflemekteydi.

1988 yılının Şubat Mart aylarında düzenlenen Moskova Sovyet idaresini protesto mitingleri sürdürülürken, Nahcivan Muhtar Cumhuriyeti’nde Ermenistan’a giden trenlerin makinistleri 1989 yılının Ağustos ayında greve gitmişlerdi. Buna karşılık Ermeniler, Azerbaycan’a giden trenlere bomba koyup patlatmışlardı.

Halk Cephesi önderliğindeki Azerbaycan halkı, 31 Aralık 1989’da Güney Azerbaycan (İran) ile Kuzey Azerbaycan arasındaki dikenli telleri sökerek, SSCB-İran sınırını fiilen ortadan kaldırması, bağımsızlık yolunda atılan adımların bir göstergesi olmuştu.

Azerbaycan’ın sanayi şehirlerinden biri olan Sumgayt’ta istenmeyen olaylar meydana gelimişti. Fransız gazeteci Aryel Kiru: “Ermenistan milli istiklal birliği temsilcileri M. Yermekyan ve M. Zurabyan kesinlikle 28-29 Şubat 1988 tarihinde Sumgayt’da vuku bulan olayları tertipleyenlerin kesinlikle Azerbaycanlı olmadığını bildirmişlerdir,” Onlar şöyle diyorlar: ‘Bizim elimizde gerçekler ve ispatlar vardır” (Azerbaycan gazetesi 1989 No: II)

13 Haziran 1988 tarihinde Dağlık Karabağ Vilayeti Parti Komitesi, Azerbaycan Komünist partisinden ayrılmak konusunda aldığı bir karara karşı. SSCB Komünist Partisi yönetimi, alınan bu karara karşı bir tavır ortaya koymadığı gibi susmakla yetinir.

1 Aralık 1989 tarihinde Ermenistan Yüksek Sovyet’i, Dağlık Karabağ’ın oyuncak Ermeni Milli Hükümeti ile birlikte Ermenistan’ı ve Dağlık Karabağ’ı birleştirmek konusunda Anayasaya aykırı olan bir kararı kabul ettiğini açıklamasına SSCB Yüksek Sovyet’i, bu karara da gerekli tepkiyi göstermez. Ancak, Litvanya Komünist Partisi SSCB’den ayrılma konusunda karar zaman, SSCB Komünist Partisi derhal olağanüstü bir toplantı yaparak Litvanya Komünist Partisi’nin aldığı kararı tenkit eder.

Azerbaycan halkı, Ermenilerin gittikçe artan toprak taleplerine ve Sovyet yönetimine tepkilerini göstermek için Bakü Azatlık Meydanı'na akın edip bir tepki mitingi düzenler. Aralıksız devam eden mitingler, Sovyet üst yönetimini tedirgin eder. Moskova Sovyet hükümeti Bakü'ye asker gönderilmesi yönünde bir karar alır. Azerbaycan halkı ise, kentin giriş yollarına ve Bakü'deki askeri birliklerine barikatlar kurarak yollarını kapatır.

Karabağ Eyalet Komitesi, boş durmaz. 8 Mart’ta, bölgenin Ermenistan’a bağlanması konusunda aldığı karar doğrultusunda, Azerbaycan sınır köylerine saldırılar düzenlenerek Türkleri öldürüp, rehin alırlar. Olay karşısında Sovyet TASS Ajansı, tek taraflı olarak gerçekdışı bir yayın tutum sergilerken, ABD Senatosu da tavsiye mahiyetinde Karabağ’ın Ermenilere ait olmasını Gorbaçov’dan ister. ABD senatosunun bu karar, aniden Batılı bütün ülkeler tarafından desteklenir ve Ermenilerin yanında yer aldıklarını çekinmeden açıklarlar. Bu durumdan cesaret alan Ermeniler, Azerbaycan Türklerine yönelik baskın ve terör faaliyetlerini her geçen gün, artırarak sürdürürler.

Aynı günlerde Bakü’de gergin olaylar yaşanmaktaydı. 14 Ocak’ta Bakü’de, dış güçlerin ve KGB’nin tertiplediği kışkırtmalar sonucu; bazı grupların, Bakü’nün belli bölgelerinde düzenledikleri yürüyüş eylemleri esnasında çıkan olaylarda, 60 kişi hayatını kaybeder.

Olaylar sırasında bir Azerbaycan Türk’ün başının Ermeniler tarafından balta kesilerek öldürülmesini fırsat bilen KGB ajanların kışkırtmaları sonucu çıkarılan olayların sorumlusu olarak Azerbaycan Halk Cephesi (AHC) gösterilir. Bu arada harekete geçirilen, Kızıl Ordu Birlikleri Bakü’nü çevresinde konuşlandırılmış ve saldırı için emir beklemektedir.

Takvim yaprakları 16 Ocak 1989’u gösterdiğinde, Azerbaycan’da gerginlik son haddine ulaşmış, Azerbaycan Halk Cephesi aralıksız toplantı, gösteri ve yürüyüşler düzenleyerek mevcut hükümeti uyarmaya ve halkın sesini duymaya çalışmaktadır.

17 Ocak’ta Azerbaycan Halk Cephesi, Bakü’de bir milyonun üzerinde kişinin toplandığı bir miting düzenlenerek; “Gasp edilmek istenen halkların, istikrarın temin edilmesini, asayişin sağlanması ve ülke düzenini bozanların cezalandırılmalarını” istemektedir.

19 Ocak 1990 tarihine kadar Azadlık Meydanı boşaltmayan Azerbaycan halkının, “hür iradeye sahip olma kararlılığı” doruk noktasına ulaşmıştı. Halk Cephesi, dalga-dalga akın ederek Azatlık Meydanı dolduran kitleye hâkim olmamakta ve kontrol altında tutmakta zorlanmaktadır.

19 Ocak 1990 tarihinde saatler 19.27’yi gösterdiğinde Sovyet istihbaratı tarafından Azerbaycan televizyonuna enerji sağlayan trafoya bomba konularak patlatılmış, elektrikleri kesilen Azerbaycan televizyonu o gün, Moskova yönetimi tarafından ilan edilmiş olan Olağan üstü hal kararı ilanını Azerbaycan halkına duyurulması engellenir, Azerbaycan halkı ilan edilen karardan habersiz kalır.

SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov’un talimatıyla; 19 Ocak’ı 20 Ocak’a bağlayan gece saat 01.00’da, Bakü çevresinde konuşlanmış 26 bin kişilik Sovyet Ordu kuvvetleri, Ermeni Taşnakların asılsız propagandaları doğrultusunda, zırhlı araçlarla 5 yönden Bakü'ye girer. Modern silahlarla teçhiz edilmiş, acıma merhamet duygusundan mahrum Rus Kızıl Ordu birlikleri; karadan ve denizden Bakü’ye yaptığı bu müdahale, Azerbaycanlıları cezalandırmaktan öte, Azerbaycan’da artan milliyetçi akımları ve bağımsızlık girişiminde bulunabilecek tüm Sovyet cumhuriyetlerine bir gözdağı niteliğindeydir.

Sovyet Kızılordu birlikleri, kendilerini engellemeye çalışan sivil Azerbaycan halkına müdahalesi çok sert olur. Silahsız savunmasız halkın üzerine genç-yaşlı, kadın-çocuk demeden ateş açarak girer. Kızıl ordu Sovyet tankları ve ağır zırhlı araçları insanların üzerlerine sürülür. Ambulanslara ve yolcu otobüslerine ateş açılır. O gece Bakü'de kadın çocuk yaşlı 130 sivil hayatını kaybetmiştir. Sovyet Kızıl ordu birlikleri, katliamlarını Neftçala ve Lenkeran gibi diğer illerde de sürdürürler.

Resmi bilgilere göre, toplamda bu katliamlarda; 37’si asker olmak üzere 171 kişi şehit olurken, 80’ni asker, 850 kişi de yaralanmıştır. Azerbaycan Halk Cephesi’nin 76 üyesiyle birlikte halktan 400 kişi gözaltına alınıp tutuklanarak, Rusya’nın çeşitli yerlerinde hapsedilmiş, olayda kaybolan 48 Azerbaycan vatandaşının akıbetinden haber alınamaz.

Sovyet Kızıl ordusunun 20 Ocak katliam taktiği geri teper. Moskova Sovyet yönetimi altındaki Azerbaycan'da, diğer Sovyet Cumhuriyetlerinde de olduğu gibi, milliyetçilik akımını ve bağımsızlık talebini hızlandırır. Sovyet yönetimine olan güvenini tamamen sarsar. Azerbaycan halkının bağımsızlığına giden süreci başlatırken, Rus Sovyetler Birliği İmparatorluğu’nun çözülüp dağılma sürecini de hızlandırır.

Bakü'de Sovyet yönetimi tarafından olağanüstü hal ilan edilmesine ve kentin tamamen Sovyet ordusu tarafından kontrolü altınadır. Halk, sıkıyönetim, sokağa çıkma yasağı dinlemez, 20 Ocak sabahı erkenden saatlerde meydanlara caddelere sokaklara iner. Herkes yakınlarını ve dostlarını aramaktadır.

Bakü ve Sumgayıt şehirlerinde; Rus Ordusunun açtığı ateş sonucu delik-deşik edilmiş binalar, Azatlık Meydanı’nda öldürülmüş, tank paletleri altında ezilmiş insanlar, kana boyanmış caddeler korkunç bir manzara arz ediyordu. Azerbaycan’ın özgürlüğü uğruna mücadele edenler hunharca katledilmiş, Bakü bir savaş meydanına, sokaklar ise kan gölüne dönüşmüştü. Azadlık Meydanı’nda toplanan şehit cenazelerinin defnedilmesi çalışmaları başlatıldı.

Azadlık Meydanı'nda toplanan şehit cenazeleri, buradan insanların omzunda, 31 Mart 1918'de Ermenilerin saldırıları sonucu hayatını kaybeden Azerbaycanlıların defnedildiği, daha sonra Sovyet döneminde park haline getirilen Dağüstü Park'ta, “Şehitler Hiyabanı” nda yan yana açılan mezarlarına defnedildi. Cenazelerin defin törenlerine yaklaşık 1 milyon kişi eşlik etti. 20 Ocak kurbanlarının simgesi haline gelen karanfillerle şehitliğe akın eden halk, Azerbaycan’da bağımsızlık ateşini yakan bu şehitlere minnettarlığını gösteriyordu..

20 Ocak sonrası Azerbaycan Türklüğünde milliyetçilik ruhunun güçlenmesiyle Güney Azerbaycan’da (İran), Rus ve Ermenilere yönelik protestoları doruk noktaya ulaşmıştı. Tahran’da eğitim gören Güney Azerbaycanlı öğrenciler, Ermeni karşıtı kampanya başlatarak, Tahran Ermenistan Büyükelçiliği’nin önünü protesto sahnesine çevirmişlerdi. Kuzey Azerbaycan bağımsızlığı, Güney Azerbaycan aydın, öğrenci ve üniversitelilerinde derin bir öze dönüş, etkisi bırakmıştı. O kanlı cumartesi günü; Azerbaycan Türkleri bin yıllık kahramanlık destanı tarihine yeni bir sayfa daha yazıp eklemişlerdi.

Elinde hiçbir şey olmadığı halde kendisini tankın üzerine atan Azerbaycanlı gençler, Azerbaycan Türk halkının hürriyet için ölmeğe hazır olduğunu göstererek, Azerbaycan Türk milletinin bağımsızlığının bir zaruret olduğunu ispat etmişlerdi.

Bakü’deki en büyük kayıp, geçmiş dönemde şehrin girişinde 11. Kızıl ordu için yapılan anıt yakınlarında cereyan etmişti. 20 Ocak sabahından itibaren Azerbaycanlılar. bu anıtın üzerine siyah bayrak asıp çevresine her gün taze karanfil bırakmaya başladılar. Böylelikle kalplerindeki nefret ateşini söndürmeye çalıştılar. 28 Nisan 1920 tarihinde Azerbaycan’ı işgal edip bağımsızlığını sonlandıran Kızıl ordu, 20 Ocak 1990 tarihinde Azerbaycan’ı ikinci kez işgal ederek, İşgalci ve sömürücü kimliğini bir kez daha ortaya koymuştu.

O Rus Kızıl Ordu, o kanlı cumartesi günü gecesi Azerbaycan Türkü’nün göğsünü öyle dağlamışlardı ki yaranın acısı yüzyıllar boyu devam edecekti. Saldırganlığın, barbarlığın vahşeti ateşi, asla hafızalardan silinmeyecektir.

Türk dünyası, takvim yaprakları 19/20 Ocak gecesini siyah harflerle yazacak, gelecek nesiller bu rakamları uğursuz bir hatıra olarak hafızalarında saklayacak. Tarih boyunca katillere lanet okuyacaklardır. O kanlı geceyi unutulmayacak ve unutturulmayacaktır.

O GECE

Ne adavet ne gerçek

Vallah yoktu o gece

Zulüm zalim eliyle

Hakkı boğdu o gece!

Tunç zirehli yılanlar

Döktü kırmızı kanlar.

Hakikati yalanlar

Künce sıktı o gece!

Kime deyim derdimi?

Gaspkar namerde mi?

Yetmiş yılın dert gamı

Gözden aktı o gece!

Analar amanından

Sineler oldu şan şan

Şehitlerin kanından

Şimşek çaktı o gece!

Kara geydi bu vatan,

Yok, hayrına bir yeten.

Hayata hamileyken

Ölüm doğdu o gece!

Ne deyek bu vahşete,

Bu zulüm bu dehşete?

Allah bu musibete

Nasıl baktı o gece!

-“Şehitler Hiyabanı: Azerbaycan halkının yemin yeri. Cumartesi gecesi ise katillere nefret gecesi olarak hatıralarda kalacaktır.

Kelimeler: Adavet: Kin düşmanlık, Tunç zirehli: Hızlı Çelik zırhlı araçlar, Künce sıktı: Köyeşe kıkıştırdı, Gaspkar: Başkasının toprağını malını mülkünü zorla elinden alan, Şan şan: yara bere, parça parça, Yok hayrına: İmdadına yardımına gelen yok, Hiyaban: iki tarafı ağaçlı yol

Bakü Katliamının 35. Yıl dönümünde 20 Yanvar (Ocak) şehitleri anılıyor

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.